29 Ocak 2013 Salı

William Shakespeare / EN İYİ DEĞİLİM EN KÖTÜ DE

EN İYİ DEĞİLİM EN KÖTÜ DE

En iyi değilim, en kötü de.
En cömert değilim, en cimri de.
En kibirli değilim, en mütevazı da.
Hiç kimseyi kandırmamış değilim, herkesi aldatmış da.
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim, herkesi satmış da.
Hep iyiliğimden kaybetmiş değilim, kötülük yapa yapa kazanmış da.
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da.
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da.
Barışçıyım, biraz da savaşçı.
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf.
Biraz iyiyim, biraz kötü.
İyi, kötü…
İnsanım…

William Shakespeare

NAZIM HİKMET / KAR YAĞIYOR

KAR YAĞIYOR

Lambayı yakma, bırak, 
sarı bir insan başı 
düşmesin pencereden kara. 
Kar yağıyor karanlıklara. 
Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum. 
Kar... 
Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
Ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.

Lambayı yakma, bırak!
Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
Kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.

NAZIM HİKMET

28 Ocak 2013 Pazartesi

Ömer Hayyam / Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik

Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik;
Yüzlerce incimiz vardı delinmedik.
Sersemliği yüzünden bilgisizlerin
Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik.


Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Yalnız bilgili olmak değil adam olmak

Yalnız bilgili olmak değil adam olmak;
Vefalı mı değil mi insan, ona bak.
Yücelerin yücesine yükselirsin
Halka verdiğin sözün eri olarak

Ömer Hayyam

Aziz NESİN / SON İSTEK

SON İSTEK 

Bitki olacaksam 
Çayır çimen olayım 
Aman baldıran değil 


Yol altında kalacaksam
Gelin arabaları geçsin üstümden
Çelik paletler değil 


Üstümde çocuklar koşuşsun
Ne kaçan ne kovalayan
Askerler değil 


Kerpiç yapacaksanız beni
Okullarda kullanın
Cezaevlerinde değil 


Soluğum tükenmez de kalırsa
Islık öttürsünler
Aman ha düdük değil 


Kalem yapın beni kalem
Şiirler yazan sevi üstüne
Ölüm kararı değil 


Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında
Sakın ola ki
Silahlarla değil

Aziz NESİN

26 Ocak 2013 Cumartesi

Anonim - mani / kahvelerim pişti gel

kahvelerim pişti gel
fincanlardan taştı gel
iyi günün dostları
kötü günüm geçti gel

William Shakespeare / Korkuyor

KORKUYOR

İnsanların çoğu
kaybetmekten korktuğu için,
sevmekten korkuyor.

Sevilmekten korkuyor,
kendisini sevilmeye
layık görmediği için.

Düşünmekten korkuyor,
sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor,
eleştirilmekten korktuğu için.

Duygularını ifade etmekten korkuyor,
reddedilmekten korktugu için.

Yaşlanmaktan korkuyor,
gençliğinin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor,
dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor,
aslında yaşamayi bilmediği için.

William Shakespeare

25 Ocak 2013 Cuma

Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi.
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli.
Can gözünü açınca görüyor ki insan
En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.

Ömer Hayyam

Adam olduysan hesap ver kendine:
Getirdiğin ne? Götüreceğin ne?
Şarap içersem ölürüm diyorsun:
İçsen de öleceksin, içmesen de!

Ömer Hayyam

Ömrümüzden bir gün daha geldi geçti;
Derede akan su, ovada esen yel gibi.
İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok:
Daha gelmemiş gün bir, geçmiş gün iki.

Ömer Hayyam

Gül mevsimi çimendeyiz su kıyısında
Birkaç nur yüzlü güzel de var aramızda
Şarap sun çünkü sabah erken içenlere
Ne mescit gerekir ne kilise dünyada.

Ömer Hayyam

Benim canım hep şarabın izindedir,
Kulağım ney ve rubap sesindedir.
Toprağımdan desti yaparlarsa benim
O desti şarap doldurulmak içindir.

Ömer Hayyam
(rebap: uzun saplı saz)

23 Ocak 2013 Çarşamba

Kerem Alışık / Yürüyorum

Yürüyorum
Yürüyorum
Koyu bir kederdeyim
Bir gecenin tam ortasında
Bir yağmurun en dolusunda
Gönlüme yenik
Gönlüme tutsak
Elim ayağım çıplak
Yürüyorum
Arkama bakmadan yürüyorum

Tanımadığım bir yerdeyim
Adımdan çok uzakta
Belki kötü bir tuzakta
Patlamaya hazır mayın misali
Fena halde beklemekteyim
İçim zehir zemberek
Bilmem ki yaşamak mı yoksa ölmek mi gerek
Yok yok aslında bu değildi benim düşündüğüm
Kendime şaşmaktayım
Deniz uzak, yolum kördüğüm
Kendimle savaşmaktayım
Yürüyorum
Arkama bakmadan yürüyorum

Vahim bir yalnızlıktayım
Rüzgarda bahar gülü gibi savruluyorum
Dudaklarımda asi bir küheylan çığlığı
Yıldız alacasında görünmez böceklerin
Belli belirsiz ıslığı
Aah ah
Kimbilir bu kaçıncı yanılgım
Bilmem ki nasıl anlatmalıyım
Aklımda hani o birini bırakıp diğerine koşan
Ya yanlış anlaşılan
Ya da bundan hoşlanan ince uzun kız çocuğu
Boynunda kendi elimle taktığım
Küçücük nazar boncuğu
Sırtında da kahverengi gocuğu
Bakışları ürkek
Gözlerinde hep aynı buğu
Yürüyorum
Arkama bakmadan yürüyorum

Karanlık bir aydınlığa çıkmaktayım
Burnumda kokusu
Kulağımda beraber gezdiği insanların uğultusu
Azala azala çoğalmaktayım
Benim sanki bu sokakların
Yürüyen tek yolcusu
Yürüyorum
Arkama bakmadan yürüyorum
Yürüyorum
Arkamda bırakıp yürüyorum
 
Kerem Alışık

22 Ocak 2013 Salı

DİNLEYİN ARKADAŞLAR


DİNLEYİN ARKADAŞLAR

Dinleyin arkadaşlar 
Bir atasözümüz var 
Biri yer biri bakar 
Kıyamet ondan kopar 

Kıyamet dedikleri
Ha koptu ha kopacak
Yoksuldan halktan yana
Bir dünya kurulacak

Görmüşler ileriyi
Atalarımız demek
Herkese yeter dünya
Herkese yeter ekmek

Ruhi Su

Özdemir ASAF / YALNIZLIĞA ÖVGÜ

YALNIZLIĞA ÖVGÜ

Mutluluğun gözü kördür, 
Yalnızlık sağır. 
Ondandır biri tökezleyerek yürür, 
Öbürü uykusunda bile bağırır. 

Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var..
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.

Özdemir ASAF 

21 Ocak 2013 Pazartesi

AHMED ARİF / ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ

ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...

Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...

Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü...

AHMED ARİF

Aziz Nesin / DAR DÜNYA

DAR DÜNYA
Yüreğim gövdeme sığmıyor
Gövdem odama
Odam evime sığmıyor.
Evim dünyaya
Dünyam evrene sığmıyor.
Patlayacağım...

Acımın acısından susmuşum
Ki suskunluğum göklere sığmıyor
Böyle bir acıyı kimlere nasıl anlatacağım.
Gönül dar geliyor sevgime
Kafam beynim
Ah şakaklarım
Çatlayacağım...
Anladım artık anladım
Kimselere anlatamayacağım...

Aziz Nesin

19 Ocak 2013 Cumartesi

Ömer Hayyam / Bir gün yıkılır saltanatın, yapma güzel


Bir gün yıkılır saltanatın, yapma güzel;
Fırsat sana el vermiş iken, ver bize el.
Bir ülkeye benzer bu güzellik, sonu yok,
Bir gün çıkar elden; hadi, lutfetmeye gel!

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe


Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
Altınları gümüşleriyle övünmeğe.
Tam işleri dilediği düzene girer:
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Bu dünya kimseye kalmaz bilesin

Bu dünya kimseye kalmaz bilesin
Er geç kuyusunu kazar herkesin
Tut ki , Nuh kadar yaşadın zor bela
Sonunda yok olacak sen değil misin ?


Ömer Hayyam

18 Ocak 2013 Cuma

Orhan Veli Kanık / İstanbul'u Dinliyorum

İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Birşey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Orhan Veli Kanık

14 Ocak 2013 Pazartesi

Nazım Hikmet / Hava Puslu Soğuk


Hava Puslu Soğuk,
Kırlar koyu, kırmızı.
Saman sarısı, ölü Yeşil.
Kış gelmek üzere oysaki gönül
Kışa girmeye hazır değil.

Nazım Hikmet 

13 Ocak 2013 Pazar

Erdoğan Kenan Atılgan / NE İSTEMİŞTİNİZ BİZDEN

NE İSTEMİŞTİNİZ BİZDEN
(Köy Enstitülerinin Anısına)

Bozkırlardan gelmiştik
akııın!.. akııın!..
kimimiz toraman
kimimiz zayıfa yakın...
Çıkarıp tahta sandıktan
pantolon, mintan, etek ve
ceketlerimizle
Sevgimizle!.. Hasretimizle!..
Ayaklarımız yarı çıplak
çoğumuzun, belki de
karınlarımız bile aç!..
Köy dağlarından sarkarak
derelerden akarak;
anadan babadan koparak!..
Toprağa saçılmış tohumlar
gibi artarak omuz omuza....
gelmiştik Okulumuza!..
Önce doyrulmuştu aç-
larımız... teker... teker
tıraşlanmıştı başlarımız!..
Her tel saçımız;
Bereketimiz!.. İnancımız!..
Çoğaldıkça çoğalan Aklımızdı
alnımızdan yeşile düşen...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Yozlaşmış toprağa can
suyunu vermiştik;
Doğudan Batıya
kız-oğlan birbirimizi kardeş
bacı bilip, can bellemiştik!..
Giydiklerimiz;
Toprak renginden
Güneşe sevgimizden
Suya hasretimizden!..
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Nasırlı ellerimizle kalem kalem
bilgi öğrenip, yapılar
yükselterek göğe;
töreye ve cehalete
meydan okuyorduk!..
Bazen doktor, ebe
baytar ve amele oluyor.
Bazen de;
tezgah tezgah halı, kilim
hasır dokuyorduk!..
Buram... Buram... Bereket
Güneş!.. Su!.. Toprak
kokuyorduk!..
Anadolu türkülerini
dillendirip tellendirip;
toprağa diz vurarak
ve de
yaşamı tuvallerimizde
renklendiriyorduk!..
Demir eriyor... Tahtalar can
buluyordu ellerimizde...
Vatan ve Millet sevgisi
çağlıyordu yüreklerimizde!..
Niye... Niçin... Neden...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Düşlerimiz bir...
birebirdi düşüncelerimiz...
Işığımız Mustafa Kemal
Tonguç ve Yücel'di Pîrimiz...
İncindi mi onurunuz?
Yok mu oldu paranız, pulunuz?
Köyden şavkıyan ışıklar mı
kamaştırdı gözlerinizi?
Yoksa; ağaya
Emperyalist'e mi esir
etmiştiniz kendinizi?!..
Hepimiz kardelendik
Toroslar'da... piriçtik
Ergene Ovası'nda...
Ekmek ve Su da istememiştik
hiçbirinizden!..
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
Biz mi yok etmiştik
toprağın özünü ....Kars'ın
ineğini, sarı öküzünü?
Trakya'nın Kıvırcığı
Afyon'un Dağlıcını...
Biz mi ithal ettik Angusu
sapla-samanı?!..
Ve de;
Canımız bellemiştik
Bu kardeş Ulusu!..
Bu Cennet Vatanı!..
•••••••••••••••••
Altmış dört yıl kaybettik
geçmişimizden...
Evet... Eveet... Eveeeet...
"Ne istemiştiniz bizden?!.."
••••••••••••••••••
(Erdoğan Kenan Atılgan)
06.01.2013

11 Ocak 2013 Cuma

NAZIM HİKMET RAN / TAHİR İLE ZÜHRE

TAHİR İLE ZÜHRE

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da, 
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte, 
Yani yürekte...

Mesela bir barikatta döğüşerek,
Mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe giderken,
Mesela denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...

NAZIM HİKMET RAN

Nuri Can / GAM VAKTİDİR

GAM VAKTİDİR
Yel ne bilsin ki, 
yaprağın ürperişini dalında 
sel ne bilsin ki, kar yağdıkça kışım 
yağmur yağdıkça güz… 

El ne bilsin ki,
sevgi soyundan olduğumu
kin kokan bir dünyada hüzünlendiğimi
kalbime koyup ay güzelliğini her gece
yavruma sarılıp uyuduğumu

Hayat sürükleyip götürdü gülüşlerimi
aynaların küstüğü yerdeyim şimdi
Ay’ın üşüdüğü yerde
ah! nasıl güleyim ay ışığım,
sarı yıldızım, nazlı kızım
şimdi gam vaktidir
gam vakti…

Nuri Can

Özdemir Asaf / YALNIZLIK

YALNIZLIK
Yalnızlık 
Müziğin bile seni dinlemesidir. 
Yalnızlık 
İnsanın kendine mektup yazması 
Ve dönüp-dönüp onu okuması 
Yalnızlığın da ötesidir...

Özdemir Asaf

Mahatma GANDHİ / İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin;

İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin; 
İnsanlık bir okyanustur 
Bazı damlalar kirli diye 
Okyanus kirlenir mi hiç? 

Mahatma GANDHİ

10 Ocak 2013 Perşembe

ÖMER HAYYAM / Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin,

Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin, 
Tekkede manastırda eremezsin. 
Bir kez gerçekten sevdin mi bu dünyada, 
Cennetin, Cehennemin üstündesin.

ÖMER HAYYAM

Cemal Süreya / UZAKTAN SEVİYORUM SENİ

UZAKTAN SEVİYORUM SENİ

Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Elini tutmadan.
Yüreğine dokunmadan.
Gözlerinde dalıp dalıp gitmeden.
Şu üç günlük sevdalara inat,
Serserice değil adam gibi seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni,
Yanaklarına sızan iki damla yaşını silmeden.
En çılgın kahkahalarına ortak olmadan.
En sevdiğin şarkıyı beraber mırıldanmadan.

Öyle uzaktan seviyorum seni!
Kırmadan,
Dökmeden,
Parçalamadan,
Üzmeden,
Ağlatmadan uzaktan seviyorum.

Öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek istediğim her kelimeyi,
Dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla dökülürken kelimelerim,
Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.

Cemal Süreya

9 Ocak 2013 Çarşamba

Nazım Hikmet / BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM

Ben, 
senden önce ölmek isterim. 
Gidenin arkasından gelen, 
gideni bulacak mı zannediyorsun? 
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun,
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun ki
içinde beni görebilesin...

Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan,
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...

Ama biz
o zamana kadar
o kadar karışacağız ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse,
sapında muhakkak iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.

Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da bu düzelir herhalde.

Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.

18 Şubat 1945
Nazım Hikmet Ran

6 Ocak 2013 Pazar

Attila İlhan / Aysel Git Başımdan

Aysel Git Başımdan

sevindiğim anda sen üzülürsün 
sonbahar uğultusu duymamışsın ki 
içinden bir gemi kalkıp gitmemiş 
uzak yalnızlık limanlarına
aykırı bir yolcuyum dünya geniş
büyük bir kulak çınlıyor içimdeki
çetrefil yolculuğum kesinleşmiş
sakın başka bir şey getirme aklına
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan seni seviyorum

Attila İlhan

Ömer Hayyam / Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk;

Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk;
Düşle gerçeğin arası bir tek soluk.
Aldığın her soluğun değerini bil
Bütün yaşamak macerası bir tek soluk.

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki

Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi:
Biri iyinin kötünün aslını bilir,
Öteki ne dünyayı bilir ne kendini.

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Gün doğarken sabah horozları niçin

Gün doğarken sabah horozları niçin
Acı acı bağrışırlar, bilir misin?
Tan yerini gösterip derler ki sana:
Bir gecen geçti gidiyor; sen nerdesin?

Ömer Hayyam

Ömer Hayyam / Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;

Gönül dedi: Ben neyim ki, bir damla sadece;
Ben nerde, görmediğim koca deniz nerde!
Böyle diyen gönül denize kavuşunca
Baktı kendinden başka şey yok görünürde.

Ömer Hayyam

1 Ocak 2013 Salı

Bedri Rahmi Eyüboğlu / KARADUTUM ÇATAL KARAM ÇİNGENEM

KARADUTUM ÇATAL KARAM ÇİNGENEM

Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın, ağulum
Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum,
Gökte ararken yerde bulduğum,
Karadutum, çatal karam, çingenem,
Daha nem olacaktın bir tanem?
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.. 
II 
Sigara paketlerine resmini çizdiğim,
Körpe fidanlara adını yazdığım,
Karam, karam,
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt, buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekun azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan,
Kibrit çöpü gibi kırılan,
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan,
Artık otlar, göstermelik atlar gibi bedava yaşayan,
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum.

Netmiş, neylemiş, nolmuşum,
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül,
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.

Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun...

Bedri Rahmi Eyüboğlu
( 1913 - 1975 )